Netflix’in Yeni Dizisi: The Umbrella Academy Konusu ve Detaylar
Kafanızda iyi bir dram dizisi canlandırın. Doğduktan kısa bir süre sonra bir milyarder tarafından evlat edinilen (aslında doğru terim “satın alınan” olmalı) 7 çocuk olsun başrolünde. Her biri birbirinden farklı etnik kökenlere ve fiziksel özelliklere sahip bu çocuklar yeni babalarının (ki kendisini The Monocle olarak tanıyacağız) malikanesinde yetişip olgunlaşıyorlar. E tabi doğanın kanunu gereği belli bir yaşa geldikten sonra da kendi hayatlarını kurmak üzere yuvadan ayrılıyorlar. Ta ki yıllar yıllar sonra, onları evlat edinen babalarının ölüm haberi onları tekrar bir araya getirene dek.
Tabii yaklaşık 13 yıl sonra gerçekleşen bu bir araya gelme seremonisi, samimi kucaklaşmalardan daha ziyade yüksek sesli tartışmalara sahne olur. Üstü kapatılan veya görmezden gelinen birçok problem gün yüzüne çıkar. Ha bir de tüm bunların üzerine bir kardeşleri hayatını kaybetmiş ve babalarının ölümünün sandıkları gibi doğal sebeplerden kaynaklanmadığı ortaya çıkmıştır. Buraya kadar anlatılanlar standardın üstünde bir dram dizisinden beklediklerimiz. Ve dürüst olmak gerekirse The Umbrella Academy işin buraya kadar olan kısmını iyi de kıvırmış denebilir. Şimdi tüm bu ihtiraslı hikayelerin odak noktasına şunu eklemeyi deneyin: 7 kardeşin hepsinin süper güçleri var!
[ilgiliicerik icerik_id=”15848″]
Uyarı: Yazının bu paragraftan itibaren olan kısmı yalnızca 1. bölüme dair, aslında hikâyenin gidişatından da anlaşılabilecek küçük spoiler parçaları içerebilir.
Netflix’in 15 Şubat 2019’da toplamda 10 bölüm olarak yayınladığı ve aynı adlı çizgi romandan uyarlanan The Umbrella Academy yukarıda da bahsettiğimiz gibi; süper güçleri olan 7 üvey kardeşin, babalarının ölümü üzerine bir araya gelmeleri ile başlayan soluksuz bir hikâye anlatıyor. Dilerseniz hepsi aynı anda, 1 Ekim 1989 günü saat tam 12.00’da dünyaya gelen 7 kardeşin kısa hikayelerinden bahsederek başlayalım ve bunu tıpkı babalarının onlara verdiği isimler olan sayılarına göre yapalım.
The Umbrella Academy Karakterleri
Number One / Luther / Spaceboy: Luther’ın süper gücü olağanüstü büyüklükteki bedeni, orijinal kaynaklarda bu bedenin bir Mars maymununa ait olduğundan bahsediliyor. Ayrıca aileyi bir arada tutmaya çalışan gücü simgeliyor ve kardeşleri evi terk ettikten sonra babasıyla kalan son çocuk. Kendisinin babasının cenazesi için ay görevini yarıda bırakıp gelen bir astronot olduğundan bahsetmeyi unutmayalım.
Number Two / Diego / The Kraken: Diego bir türlü dikiş tutturamamış problemli çocuk. Polis olmayı denemiş fakat akademiden öte geçememiş. Buna rağmen polis telsizlerini dinleyip suça engel olmaya çalışarak süper güçlerini faydalı bir amaca adıyor. Onun süper gücü ise fırlattığı bıçakları havada kontrol edebilme.
Number Three / Allison / The Rumor: Allison 7 kardeşin arasında en başarılı iş hayatına sahip olan. Kendisi bir “ünlü”. Fakat buna rağmen aile yaşantısında ciddi çalkantılar söz konusu. Ayrılmakta olduğu eşinden kızının velayetini alabilmek için savaşmak zorunda. Onun süper gücü sözleriyle gerçekliği olduğundan farklı bir hale getirebilmek.
Number Four / Klaus / The Séance: Klaus ipe sapa gelmez bir uyuşturucu bağımlısı. Uyuşturucu parası için ölü babasının kıymetli eşyalarını göz kırpmadan çalıp satabilir. Özel yeteneği telekinezi ve ölülerle iletişim kurabilme.
Number Five / ? / The Boy: Şahsi görüşümdür ama, Number Five 7 kardeş arasında en güçlü yeteneğe sahip olan denebilir. Zira onun süper gücü zamanda ve uzayda istediği noktaya gidebilmek. Yani hem zaman yolculuğu hem de ışınlanma. Ancak henüz aile dağılmadan önce kurtulamadığı bir zaman paradoksuna sıkışan Number Five, yıllar sonra ailenin tekrar toplandığı güne kadar kayıp olarak addediliyor. Döndüğünde ise hiç yaşlanmamış olmasına rağmen yıllardır farklı gerçekliklerde yaşadığından ve 58 yaşında bir insanın bilincine sahip olduğundan bahsediyor. Kendisine hiç isim verilmiyor ve Number Five (Beş Numara) veya The Boy (Oğlan) olarak adlandırılıyor.
Number Six / Ben / The Horror: Dizi Ben hakkında bize verdiği bilgiyi olabildiğince minimum düzeyde tutmaya çalışıyor. Bildiğimiz kadarıyla Ben’in süper gücü istediği zaman çok kollu korkunç bir canavar dönüşebilmek. Bunun dışında onun hakkında bildiğimiz tek şey ise henüz gençken ölmüş olduğu. Birkaç kez Klaus’un süper gücü sayesinde onu görme şansına erişebiliyoruz fakat dizinin kalanında nasıl karşımıza çıkar, ve hatta çıkar mı bilemiyorum.
Number Seven / Vanya / The White Violin: The Last Of Us serisinden hatırlayabileceğiniz Ellen Page’in canlandırdığı Vanya, Hargreeves ailesinin süper güçleri olmayan tek üyesi. Bu “yetersizliği” sebebiyle çocukluğunun ve erken gençlik döneminin tamamını ailesi tarafından dışlanarak geçiriyor. Ailenin iç yüzünü anlatan kitabı sebebiyle de diğer kardeşleri ondan pek hoşlanmıyor. Vanya’nın öne çıkan karakteristik özelliği, sürekli çaldığı kemanı. Hem karakterin hem de sezon finalinin isminin The White Violin olması, beni onun bu sessiz ve sönük kişiliğinin altından bir şeyler çıkacağını düşünmeye itiyor. Umarım yanılmam.
Sizi Diziye Çeken Küçük Tatlı Detaylar
Gözünüzde baba Reginald Hargreeves (The Monocle) ile ilgili renkli resimler oluştuysa o resimleri bulabildiğiniz en karanlık kalemlerle boyayın. Zira çocukların anılarından ve anlattıklarından yola çıkarak The Monocle’ın bir “canavar” olduğu gerçeğini öğreniyoruz. Çocuklara karşı sevgi benzeri sıcak bir duyguya dair kırıntı bile beslemeyen Reginald, onları kameralarla sürekli izliyor. Hatta bazı geceler çocuklar uyurken başlarına taktığı elektrotlar aracılığıyla onları daha yakından incelemeye çalışıyor. Bir babadan daha ziyade bir laboratuvar sorumlusu gibi. Buna dair en net kanıt ise çocuklara isim yerine sayılarla seslenmesi.
[ilgiliicerik icerik_id=”15819″]
Dizide göze çarpan ve bazen küçük gülümsemelere bazen ise şaşırmanıza sebep olacak onlarca ince detay mevcut. Örneğin; evin kahyası kıyafetler giyen, bir insan gibi yürüyüp konuşabilen; üstüne üstlük tüm ev halkının inanılmaz saygı duyduğu yaşlı bir maymun. Veya tüm çocukların “anne” diye seslendiği ve arada sırada aklı başında değilmiş gibi davranan kadın aslında bir android. Tüm dünyada tam olarak 1 Ekim 1989 günü saat 12.00’da doğum yapan 43 kadın olması ve o kadınların bir tanesinin bile aslında hamile olmaması. Reginald’ın o an doğan tüm çocukların ailelerine, çocuklar karşılığında para teklif etmesi fakat yalnızca 7 tanesini alabilmesi (kalan süper güçlere sahip 36 çocuk ne olacak, ne şekilde karşımıza çıkacak).
Uzun lafın kısası The Umbrella Academy, “süper kahraman” janrasına yeni bir bakış açısı getirmeyi başarmış gibi duruyor. Herkes bize bu diziye bir şans vermeli diye düşünüyoruz. Şimdiden iyi seyirler…
Number Seven / Vanya / The White Violin: The Last Of Us serisinden hatırlayabileceğiniz Ellen Page’in canlandırdığı Vanya, Hargreeves etrafında bulunan seslere odaklanarak zihin gücüyle nesneleri haraket ettirebilir . Kalp atışı sesinden bile odaklanıp nesneleri haraket ettirebilen Vanya`dan babası güçlerini kontrol ettirmesini isteyip Vanya da yapamayınca . Vanya`nın babası kardeşi Allison dan Vanya`nın güçlerini unutturmasını istemiştir ve Herold Jenkins bu gücü Reginald Hargreeves`in günlüğünden öğrenip tekrardan gün yüzüne çıkarmıştı.
güzel tanıtım teşekkür ederiz 🙂